Wednesday, December 15, 2010

Cevapsız Sorular!

Şu hayal kırıklığı denen şey ne menem bir şeydir. İnsanı öyle sinsice sarar ve hissettirmeden öyle bir yayılır ki tedavisi için çoğu zaman geç kalınmış olur.
Hani çok duyarız insanlar çoğu zaman tatsız olarlar yaşadıklarında hep aynı şekilde isyan ederler;
"Nasıl olabilir ki??"
"Bana bunu nasıl yapar/ yaparlar??"
"Neden ama anlayamıyorum..bir sebebi olmalı..."
.
.
.
Bu gibi serzenişler çoğaltılabilir kanımca. Ama size de çok tanıdık geldi değil mi? Hiç bir şey olmasa bile sizde en az bir iki kere bu cümleleri sarf ettiniz aslında..

Bana kalırsa en tehlikelisi de Bana bunu nasıl yapar/ yaparlar versiyonu. Hepimiz insanız!! çünkü sonuçta güvenmek ve güvenilmek isteriz. Ama bu kadar kolay görünen birşey nasıl bu kadar zor olabilir??
Kesin olmuştur aaa o yapmaz dediğiniz tam da yapmayacağı şeyi hatta daha beterini yapmıştır..anlayamazsınız..Güveniyorum ben ona ne olursa olsun ne yaşarsak yaşayalım hep yanımda olacak dediğiniz veya belkide sandığınız, meğer o kadar da kalıcı değilmiş..En ihtiyacınız olduğu zamanda çekip gidivermiştir mesela yaşarsınız ve gene anlayamazsınız...
Yeri geliyor,kendinizi bile anlayamadığınız zamanlar geliyor.Kendinize bile güvenemediğiniz. Yapmam dediğiniz şeyleri yaparken , söylemem dediklerinizi söylerken..Asla!! dediklerinizin aslında olurlu seyler oldugunu farkederken..O zaman gene aynı sorgu devreye giriyor..
Neden?? Nasıl?? Niye??
Çünkü hakikaten hayal kırıklığına uğramışsınızdır..Gerçekten beklenmedik, daha önceden tahmin edemeyeceğiniz birşey belkide yaşanan. Kabullenemezsiniz, bir açıklama getirebilirseniz olanlara, kabullenmenin daha kolay olacağını düşünürsünüz..O yüzdendir bu sebep arama,nedenlerini anlama ve olayı sonuca bağlama çabaları. Ha çoğu zaman bu çaba sonucsuz kalır o ayrı. Çünkü olan olmuştur zaman geçmiştir artık. Ama değişmez bir gerçektir. Hayal kırıklığı yaşayanlar, tabiri caizse sırtından bıçaklananlar, dost kazığı yiyenler vs. herkess bu evreden geçer. Bu da tedavinin bir parçasıdır aslında. Önce daha kötüye gidiyormuş gibi hissettirir sonra bir bakarsınız iyileşiryorsunuz aslında.
Sözün özü belki de çok sert ve güvensiz bir yaklaşım gibi gelecek bu ama " Herkes herkese herşeyi yapabilir!" Bana nasıl yapar ve neden gibi sorgulamaları bırakırsak çoğu zaman kendimizi boşuna yormaktan da kurtulmuş olacağız aslında. En iyi yaklaşım evet yapmasını beklemezdim ama yaptı veya yaptım, oldu yaşandı, bundan sonra zararın neresinden dönersek kardır demek, diyebilmek sanki...Ama yanlış anlamayın kesinlikle kimseye güvenmeyin demiyorum. Böyle bir şey diyemem ki zaten. Böyle yaşanmaz ki..Ama bazı zamanlar biraz daha dikkatli olup kendinizi boş yere harap etmeyin diyorum ben sadece. Deneyin en azından! Kalenin dışına bir kaç sıra duvar koyarsak birer birer yıkıldıklarında kalenin aldığı hasar daha az olur;)

Yelda D.

Monday, December 13, 2010

Mazeretim var

Şu anda bu ekrana bakan herkes, bu yazıyı okuyan herkes normal / akıllı insanlar değil mi? Yani akıllıdan kastım yanlış anlaşılmasın deli değil demek istiyorum yoksa herhangi bir zeka kıyaslamasıyla uğraşmak değil niyetim.Tabikii de diyen sesler duyuyorum veya belkide ne demek bu şimdi gibi bakarken içten içten onay veren simalar..Biz tabiki de normaliz. Her normal insan gibi yaşıyoruz; işe gidiyoruz, eve geliyoruz, yemek yapıyoruz, yemek yiyoruz, arkadaşlıklar kuruyoruz, seviyoruz seviliyoruz, konuşuyoruz vs...Bu liste sizin normal kavramınıza göre uzar gider..Bir sonu yok.
Yani kısaca biz bizden onlarla vakit geçirip ortak aktivitelerde bulunuyor yani normal bir hayat yaşıyoruz..Delirmedik, herşey kontrol altında..En azından şimdilik..
Peki hiç diğer taraftakileri düşündünüz mü? Yanınızda biri sokağın ortasında kimseyi umursamaz bir halde bağırıp çağırırken, kendi kendine konuşurken belki de kavga ederken ne düşündünüz? Hemen ayaklarınız bir refleks hareketi bir iki adım geri cekildi değil mi? Otomatik bir kontrol mekanizması girdi devreye..Yabancı bir olay cunku sizin normal hayatınıza..
Bu bahsettiğim tarzdaki gibi tepkilerini yüksek sesle dile getirebilenler gene cok azınlıkta aslında, gerçekten de..Esas çoğunluk onu öylesine haykırmak isteyipte yapamayanlarda..onlar sinsi sinsi sizin normal hayatlarınızda yaşıyor olabilir meselaa...uuuu korktunuz mu?
bir iki adım önceye gidersek peki..O "deli" dediklerimiz varya..Çok değil belki bir kaç sene, belki bir kaç ay, belki bir kaç hafta, belki de bir kaç saat önce aynı sizin gibi normal normal yaşıyorlardı aslında. Anormal ve kontrolsüz bazı olaylar silsilesi gelipte onların rayında giden trenlerini raydan çıkarıncaya kadar..Ne olduğunu, nasıl o halde olduklarını bilebilir miyiz? Mümkün değil..Nasıl bir duygudur bilebilir miyiz? İnsan başına gelmeyen bir hissi duyguyu anca tahmin edebilir..Bildiğini sanır belki bir cok sey gibi ama bilemez..Allah korusun yaşamayalım..Biz normal kalmaya devam edelim mümkün oldukça..
Ama sizden ricam kendinizden farklı, çok farklı olsa bile karşınızda gördüğünüz "insana" direk önyargıyı yapıştırmadan önce biraz elinizi vicdanınıza koyun da öyle davranın..Etrafınıza bakın bakalım o anda cevrenizde gördüğünüz kaç kişi "normal" kaçı birazdan "delirecek"??
Ben öylesine isyanlarda bağırınan birini görünce üzülüyor muyum? Belki gözlerim doluyor, keyfim kaçıyor, biraz düşünüyor muyum kim bilir başına ne geldi diye? Eyvahhh bende deliriyorumm..Kaçın kaçın erken kaçan canını kurtarır...Belkide deliriyorum ama hislerimi hissediyorum,içimdeki insan orda bir yerde..Candan Erçetin'ini bir şarkısı varya" korkmaya gerek yok, yaşıyorum demektir.." der, ayynenn öylee..Daha fazlasını söylemeye gerek var mı?
Siz öldünüz mü yoksa????

Yelda D.

Wednesday, December 01, 2010

Lezizzz...

Komik ve tuhaf olacak belki biraz ama bana hayat çok malzemeli bie ezo gelin çorbasını andırır zaman zaman.Bakliyattan sebzesine yağından baharatına çeşit çeşit malzemeleri vardır oluşmasını sağlayan ve lezzetini veren. Bazıları acımsı, bazıları ekşimsi, bazıları biraz daha tatlı...E artık hangi lezzetten ne kadar olacağı da biraz yapana bağlı..
Hayatta öyle değil midir aslında? İçinde dünya kadar çeşitli şey barındırmaz mı? Ve herbiri ayrı, biribirinden bağımsız görünen öğeler bir araya gelip/getirilip yaşadığımız hayatı oluşturmaz mı? Acısıyla, tatlısıyla, ekşisiyle, tuzlusuyla, eksiğiyle , fazlasıyla.. Ha olmazsa olmazlar yok mudur ? Vardır tabii..Mesela nasıl bir ezogelin çorbası mercimeksiz olmazsa hayatınızda da kendi isteğiniz /seçiminiz dışında dahil olan insanlar veya yaşanan olaylar olabilir. Onlara da fazla takılmadan yemeğin tadındandır deyip geçip lazım belki de...Nasılsa mecburen koyulması gerekenler dışında bütün malzemeleri biz seçebiliriz.. Tuzunu, acısını,ekşisini veya kıvamını pekala tamamen kendi damak tadımıza göre ayarlayabiliriz ;)
Malzemeler tamamm..Pişirme sürecinde sıra..Aynı çorba yaparken olduğu gibi sizin hayatınızın oluşma sürecinde de kimi zaman karmaşık ama aynı zamanda bir bütünlük içinde dönüp duran malzemelerden biri , kimi zamanda onları karıştıran ve kontrol eden kaşık oluverirsiniz.Ki kanımca işin bu kısmı en zor olanıdır..
Özetle çok uzatmadan bana göre hayat çok lezzetli bir ezogelin çorbasıdır. Çok sıcak içerseniz yakar, çok bekletirseniz tadı kaçar. Pişerken elinizin tadı geçmezse bir anlam ifade etmez ama o kadar uğraştan sonra kıvamı tutturduğunuza inanırsanız içinizi ısıtır, tadından yenmez..Yapılışı ne kadar uzun ve zahmetli olsa da tüketilmesi bir o kadar çabuk ve hızlıdır. Kimilerine göre sofraların olmazsa olmazı, kimilerine göre de olmasada olurudur..
Sonuçta, oraya buraya savrulup dönen malzemelerdense karıştıran kaşık olmanız ve lezzetinin elimizde olduğunun bitip tükenmeden farkına varmanız, tadını çıkarmanız, içinizi ısıtmanız dileğiyle..

Yelda D.