Monday, November 14, 2011

Başlıksız!

Sonbahar geçiverdi..Döktük bütün yaprakları, önceden sımsıkı dallarda duran, o kadar güzel o kadar can o kadar vazgeçilmez duranların hepsini döktük. Güzelliklerinden birşey kaybettiler mi? Hayır..Hala çok güzeller, sadece farklı bir şekle büründüler, farklı yerde ve farklı renkteler. Artık dallarımızda değil, artık bizimle değil, artık bize bağlı değil ama hala kendince kendine hayran bırakıcak kadar güzel, kimine göre.
Zamann çabuk geçen bir şeymiş. Söylerlerdi hep de şimdi daha iyi anlıyorum. Bak geçiverdi geçen sonbahardan bu sonbahara bir sene. Bekleyelim bakalım şimdi, yeni yaprakları bekleyelim ki önümüzdeki sonbaharda onların güzelliklerini izleyelim uzaktan uzaktan..

PS: Başlık bulamadım, kim içinden nasıl gelirse öyle adlandırsın..

Y.D.

Tuesday, July 26, 2011

Yolcu yolunda gerek!

Bir kiracımız var;dı annemin değişiyle evlat. Annemin evlat saydığı diğer hepsi gibi asker o da. Tayini çıkmış, Şırnak'a. Yarın yolcu sonraki gün de yeni görevine başlayacak. Bu akşam geldi, hem son kirasını vermeye hemde malum el öpecek vedalaşacak. Hepsi gibi bir aslan, buruk espirili tavrı, kendisiyle beraber çevresindekileri de sakinleştiren durgun neşesi, garip şaşkınlığı ve heyecanlı bekleyişi ile yarın Şırnak yolcusu bir aslan. Yanlış anlaşılmasın yazdıklarım ,yazacaklarım duygu sömürüsü yapmak, sizi can elinizden yakalamak veya acındırmak amacıyla değil kesinlikle. Zaten bu duyguları hissedebilecek bir yüreğiniz varsa bunların hiç birini yapmaya gerek bile kalmaz ki! Sadece insanın içini kaplayan garip hissi paylaşabilmek biraz da olsa, eğer mümkünse tabii o da...
İlk asker uğurlamamız değil, çok gönderdik daha önce, hala da gönderiyoruz. Allah hepsini korusun, yollarını açık etsin. İnsan kendisine bile itiraf etmekte zorlanıyor bazen ama el sallarken belki de herkesin aklından geçen yegane dilek : " sağ salim git gel inşallah"... Hele de bugünlerde, bu şartlarda, baskın olan bu zihniyetle...

Y.D

Tuesday, June 07, 2011

B noktasından önce son çıkış

Bazen hiç bir şey söylemeyelim ama herşey anlaşılsın istiyoruz. Bazı zamanlar hiç bitmesin hep sürsün istiyoruz. Herşey hayal ettiğimiz gibi olsun, mutlu olalım istiyoruz. Çok zevk alıyoruz, tadı damağımızda kalıyor mesela; o tat devam etsin istiyoruz ama kendi çizdiğim çizgi üzerinde ilerlesin sürsün istiyoruz.Fakat aklımıza gelmeyen bir detay var çoğu zaman. İki nokta arası uzanan bir yolsa o yol, öteki noktanın rölü de en az sizin noktanız kadar büyük. A noktasından çıkan bir aracı B noktasından çıkan araç karşılamıyorsa aslında pekte bir anlamı olmuyor. Havuzu bir doldur bir boşalt, aynı şey..Kaç dakika sürdüğünün bir önemi var mı?
Hepimizin istediği şey neticede aynı!Keşke B noktasını bilebilsek. Nerde olduğunu, nereye gitmek istediğini..Hiç değilse B noktasından çıkan bir araç var mı, varsa güzergahı ne onu bilsek..Yol yakınken A'dan çıkan araçta son çıkıştan çıkar belki...

Y.D.

Sunday, May 01, 2011

Bir Çaresi Bulunur Elbet ??

Bazı zamanlar olur bir şeyler söylenmesi gerekir. Birşeyler söylenmeniz beklenir. İstersiniz, açarsınız ağzınızı zorlarsınız çıksın o hazırlanan, prova edilmiş kelimeler, çıkıversin ağzınızdan diye..Olmaz ama bir türlü..Tek diyebildiğiniz tek tük saçma kelimelerdir, karşınızda sizi dinleyeni de garip bir hale sokar. Mevzuya göre umursanırsınız veya umursanmazsınız. İşte o an kendinizi aptal gibi hissedersiniz. Duruma göre belki de biraz aciz, bu duyguları tabii kızgınlık takip eder. Kimseye değil en çok kendinize.. Sonra bir yutkunursunuz, hani az önce çıkmasını planladığınız ama çıkamayan sözler varya dilinizin ucunda hazırlanmış, onlar artık dilinizde gereksiz yer kaplamasın diye. Artık dilinizde değildir evet ama nereye gider allah bilir..
Bu durum bir çok hale veya olaya uyarlanabilir. İnsanlar birçok şeyi söylemek ister söyleyemez.Belki iyi belki kötü belki doğru belki yanlış..Bazı durumlarda bence söylenememesinin sebebi karşıdakidir. Söylense nasılsa bir işe yaramacağını hissederseniz daha anlamsız bir olaya zemin hazırlamamak için susturur sizi beyniniz bedeniniz..Kim bilir..
Ama aslında bunların hiçbiri önemli değildir. Söylemişsiniz söylememişsiniz dinlenmişsiniz dinlenmemişsiniz..Bir çaresi bulunur gerçekten de. Bir çaresi bulunur elbet yarın yeniden yaşamanın, veya çıkmazların...Bir yol vardır her durumda,bir çare bulunur..Tek bir şey dışında..
Yakın veya uzak tanıdığınız, bir zamanlar aynı ortamlarda bulunduğunuz, aynı şeyleri yaptığınız biri hayatında biricik dediği insanlardan birini kaybetmişse bunun için yapılacak birşey yoktur, malesef elden hiçbirşey gelmez. İşte kelimelerin kifeyetsiz kalmasının, diyecek birşey bulamamanın, söylenecek herşeyin anlamsız gelmesinin sizi çaresiz bıraktığı an tam o andır. Arayamazsınız bile çünkü ağzınızdan cıkabilecek kelimeler bir elin parmaklarını geçmez. Eliniz kolunuz bağlanır. Kitlenir kalırsınız bir süre. Çaresiz kalırsınız..
Ve işte bunları takiben hep elinizdekilerin kıymetini bilmeniz gerektigini anlarsınız. Söylenmesi gerekenleri söylemeniz gerektiğini, olmayacak şeyler için kendinizi harap etmemeniz gerektiğini ve hayatın gerçekten çok kısa olabilecegini hatırlarsınız.
Hadi o zaman, daha neyi bekliyoruz ki??
Bir uyuyup uyanalım bakalım bir çaresi bulunur herhalde...

Y.D.

Friday, April 29, 2011

?

Her gün birşeyler anlatılıyor. Birilerini konuşuyor devamlı, nutuklar atıyor. Ben bir anlatılan Türkiye'ye bakıyorum bir de yaşadığıma.Ya duyduğumu anlamıyorum ya da gördüğümü... İkisi de çok vahim değil mi???

Y.D

Saturday, April 23, 2011

Kavuşmanın Sarhoşluğu

Bir gün, öyle yolda yürürken bir anda birşey geliverdi aklıma..Dedim ki belki bunu düşünen başkaları da vardır. Mutlaka vardır, vardır ama bunu bilebilmek için önce paylaşmak sonra da gelecek tepkileri beklemek gerekir değil mi? Tam herşeyi kurgulamışım, giriş gelişme sonuç fevkaladenin fevkinde iken işte tam o anda, düğüm olan kelimeler, kafamda engellenen düşünceler ve kıpkırmızı, insanı tedirgin eden bir yazı ile klavyenin başında kalakaldım. Mahkeme kararıyla engellenmiştir! Benim adıma olan bir site benim hiç haberim bile olmadan mahkeme kararıyla engelleniyor. Yani bir nevi ben engelleniyorum..Belli ki ne olduğunu bilmediğim bir suç işlemişim..Belli ki önemli birşey..Yoksa insanların işi gücü yok mu da böyle nacizane kendi kendimize ses çıkardğımız blog sayfalarımızı mahkeme kapatsın? Düşündüm, ciddi ciddi kafamı yordum neden acaba diye...Yok ben bir anlam veremedim, varsa veren beri gelsin.. Verememiştim daha önce de zaten. Uzun bir aradan sonra evime geri dönüpte youtube'a giremeyince de bir anlam verememiştim. O zaman da böyle tıkanıp kalmıştı bir şey içimde, sanki havadaki oksijen azalmıştı bir anda, hikayelerdeki gibi duvarlar hareketlenmiş üzerime geliyordu sanki..Gereksiz tabii bu kadar paniklemek, bir yolu mutlaka bulunuyor. Onu değiştir, bunu ayarla yükle,indir, çalıştır vs vs vs.. Ama hepsini yapmayı itinayla reddettim. Kendi adımı taşıyan bir siteye en basit ve normal yollarla giremeyeceksem, üstelik bu durum tamamen benden habersiz geliştiyse, o yolu bulmayı kesinlikle yok saydım.Bu tembellik, üşengeçlik veya ne bileyim belki de korkaklık değil. Mideme oturdu bu kadar uğraşarak kendi sayfama ulaşmaya çalışmak. Hücreye tıkılmışım da kaçmak için çay kaşığıyla tünel kazar gibi bir hava yarattı bende sanki. Kafa tutmak yada engelenemez gibi görünmekten çok, kırmızı ışıkta geçmeye çalışmak gibi geldi, anlamsız yani..
Sonuçta artık refleks oldu, belkide içten içe bir korku..Hangi siteyi açarsam açayım o sayfa açılana kadar o antipatik yazıyı görmemek için dua ediyorum. O gün bugundur kırmızı renge de, o yazı karakterine de, mahkeme, karar, erişim ve engel kelimelerine de hafif bi antipatikliğim var zaten. Böyle bir şişkinlik bir hazımsızlık yaratıyor ki ne siz sorun ne ben söyliyeyim.
Neyse, artık kavuştuk ama..Şimdilik en azından..Bakalım bir daha ki kabahatimize kadar rahatız; tadını çıkarıp, hasret giderelim. Uzun zamandır birbirini görmeyen iki eski iyi arkadaşın tekrar karşılaşmasının ilk bir saatine hakim olan o çekingenlik, utangaçlık, yabanilik, tutukluk ve ne diyeceğini bilememe halinden kurtulalım, bir daha ki karara kadar mutlu mesud yaşayalım.

DİPNOT: "Eğer sizde de bendeki gibi şişkinlik ve hazımsızlık sorunu oluyorsa, size harika bir önerim var hemen geçiriyor" demek çok isterdim ama maleseff o öneriyi hali hazırda ben bulamadım. Bulan/bulanlar olursa, anlayanlarla beraber beri gelsin:)

Y.D

Thursday, February 10, 2011

Azıcık Emek..

Öyle bir Dünya'da yaşar oldukki insanlar her ne kadar sosyalleşmeye çalışsada olmuyor, bir yalnızlık var etrafımızı saran..Bir bencillik belki kısmen, içten içe bize hükmeden. Öyle bir hale gelmişiz ki sanki Dünya'da bir tek biz varız. Bir biz çalışıyoruz, bir biz yoruluyoruz, bir biz üzülüyoruz, sıkılıyoruz, ayrılıyoruz, ağlıyoruz,özlüyoruz vs...O kadar büyük görmeye başlıyoruz ki yaşamlarımızı, belkide kendimize o kadar önem vermeye başlıyoruz ki farkında bile olmadan sadece kendimizi görebildiğimiz bir at gözlüğü takmış oluyoruz. Yanlış anlaşılmasın, ben tabiki de bireysel olarak kendinizi önemsemeyin veya güvenmeyin veya şımartmayın demiyorum. Lakin bu yaşadığımız yer tek kişilik değil. Bırakın tek kişilik olmasını çok çok çok daha kalabalık. Ne olursa olsun ne kadar önemli ve yoğun olursanız olun insanısınız insanız ve yeri geldigi zaman içinizi dökebileceğiniz belki sadece bir bardak çay içip vakit geçirebileceğiniz, özel günlerinizi beraber kutlayabileceğiniz insanlar arıyorsunuz yanınızda. Ama ah o damarlarımızdaki asil kanın içinde dolaşan o bencillik yok mu hortlayan, o aman fazladan kimse için bir adım atmıyımcılık yok mu, o taş atarsam kolum yorulur üstelik benimle hiç alakası yok niye uğraşıyım diyen o sinsi gölge yok mu içimizde, işte o öyle zamanlarda öyle bir hortluyor ki etrafınızdakileri de o hızla korkutup kaçırtıyor.
Ben de var o canavardan..İçimde bir yerde bekliyor, tavşan uykusunda resmen,her an uyanabilir...Ve işte bir zaman bir bakıyorum devamlı bir ihmalkarlık başlamış..Bir zaman ayıramama; demekki zamanı kullanamama aslında..Bir bencillik gelmiş işte, kendimle ilgli herşeyi belkide önemseme ve bütün bunları yaparken yoğunluk bahanesinin soğuk gölgesine saklanma hali gelmiş.
Ama aslında hayat o kadar pamuk ipliğine bağlı ki..O kadar belirsiz ve sürprizlerle doluki, o anda sizin! işleriniz yüzünden ihmal ettiğiniz yapmadığınız veya ertelediğinizi biri yahut herhangi birşey sizin vaktiniz veya gönlünüz olduğunda artık var olmayabilir...Bırakın bir gün sonrasını bir dakika sonra ne olacağını biliyormusunuz da bu kadar kendinizden eminsiniz sonra yaparım, sonra ararım, sonra kutlarım, sonra görürüm...
Ben eskiden böyle değildim biliyor musunuz? O kadarıda fazlaymış belkide ama en azından çok daha yakın, çok daha ilgili ve alakadardım bir çok şeyle ve bir çok insanla. Şimdi resmen koptuğunu hissediyorum bazı bağların. Hani vucudunuzda küçücük bir lif bile kopsa boyundan büyük bir acı yaşatır ya öyle bir acı safhasına geçmedi belki daha hissedilenler ama garip bir his olduğu kesin.. Acıya dönüşmeden tedaviye başlıyorum..
Bundan sonra o zamansızlık kısır döngüsüne sokmamaya kararlıyım kendimi. İnsanlarla ilgilenmeye, belki bir telefon edip seslerini duymaya, özel günlerini kutlamaya becerebilirsem surprizlerle sevindirmeye kararlıyım..Çünkü farkettimki beni mutlu eden şey o..Etrafımdaki insanlara onları önemsedğimi göstermek, onların sevindirmek ve dolayısıyla sevinmek ve önemsenmek. Uğraşamam demiycem, uğraşıcam..Belki yarım saat az uyurum ama olsun..Belki sonradan pişman olurum yapmazsam..kim garantisini verebilir..Size nacizane tavsiyem sizde bir deneyin. Göreceksiniz o yoğunlugun eseri o bitmez tükenmez yorgunluk ve bıkkınlık hissi varya nasıl bir anda uçup gidecek; uğraşamam yerine aa yaparız tabi elimizden geldigince demek, iki yapacağına kimi zaman üç yapmak nasıl tatlı bir yorgunluk verecek hissedeceksiniz..İçiniz rahat olacak çünkü..
Önemsemeniz ve önemsenmeniz, sevmeniz ve sevilmeniz, mutlu etmeniz ve mutlu olmanız, arkaya dönüp baktığınızda kalabalık bir hayatla paylaşılan nice güzel anınız olması ve nasılsın diye sordugunuzda iyiyim diyebilen insanlarla vakit geçirebilmeniz dileğiyle..
Y.D