Sunday, November 04, 2012

Yemekte Son Nokta

Bir insan ne kadar yemek yiyebilir? bunun bir sınırı var mıdır gerçekten ya? yani insan vücudunun alabileceği toplam yemek kapasitesi gibi bir sınır. Tabiiki her bünye için farklı olacaktır, muhakkak ama gene de bir üst sınır vardır herhalde.
Varsa öğrenmek istiyorum ciddi ciddi... Kendimi karşılaştırabileceğim bir veri olmalı elimde..Kendimi normal seviyede görmeme yardımcı olabilecek bir bilimsel araştırma, bir veri, herhangi bir şey.. Yok mu ya bu konuyu araştıran İsveç'li bir bilim adamı??Sıradan bir Türk kızı olarak konuya açıklık getirmek niyetindeyim, bilginize..

Takipte kalın bence, pişman olmazsınız..

Y.D.

Wednesday, October 17, 2012

He De Geç, Eskidendi O Günler...

Hani bazen sinirden tutulur kalırsınız da ne diyeceğinizi bilemezsiniz ya, hah işte aynen o durum...Elinize geçen herşeyi fırlatıp bir yerlere kırmak istersiniz, veya poligona gidip saatlerce ateş etmek.. Nedir bu saçmalık diye bağırmak istersiniz ama karşınızdakiler öylesine seslerini yükseltmişlerdir ki zaten sadece karşınızdakine değil, bağırmak aktivitesine olan saygınızı bile kaybedersiniz. Tabiri caizse, ne kadar sesiniz yükselirse o kadar uste çıkıyorsunuz ya, yani öyle sanılıyor ya, çoook büyük bir yanılgı...Ayrıca bu büyük yanılgı her geçen gün hali hazırda var olan saygı denen duygudan da yiyip bitiriyor. Aşk değil sevgidir ya önemli olan, en önemlisi de saygıdır ya hani; işte insanlar zorla kendilerine duyulan saygıyı yerle bir etmeye çalışıyorlar.

E madem öyle istiyorlar bundan sonra da öyle olacak..Üzgünüm ama elimden başka birşey gelmez.

Elini vermek kolunu kaptırmak diye bir laf vardır, iyi niyetinin tutarsızca suistimal edilmesi gibi mesela.. Ne kadar ekmek o kadar köfte bundan sonra..

Anlamaya niyeti olmayanlara bir şey anlatmaya çalışmaktan, sabit fikirlerinde takılı kalanlara başka fikirler sunmaya çalışmaktan vazgeçtim. Çünkü ne yaparsanız yapın  hiçbir kıymeti, takdiri, değeri yokmuş meğer. Ne kadar uğraşırsanız uğraşın, çaba gösterirseniz gösterin  pire için yorgan yakılırmış meğer. 

Yapacak birşey yok, değiştiremeyceğin şeyler için boşuna sinirini bozup, kendini üzmeye hele hiç gerek yok.

Her zaman o kadar iyi olamayan bir tarafım vardır benim de mutlaka..Hadi hep beraber merhaba diyelim ona o zaman...

Y.D.

Monday, May 07, 2012

Bilmelisin ki...

Bilmelisin ki… Bilmelisin ki … Duvarda asılı diplomalar insanı insan yapmaya yetmez. Bilmelisin ki … Aşk kelimesi ne kadar çok kullanılırsa, anlam yükü o kadar azalır. Bilmelisin ki … Karsındakini kırmamak ve inançlarını savunmak arasında çizginin nereden geçtiğini bulmak zor. Bilmelisin ki … Gerçek arkadaşlar arasına mesafe girmez. Gerçek aşkların da! Bilmelisin ki … Tecübenin kaç yasgünü partisi yaşadığınızla ilgisi yok, ne tür deneyimler yaşadığınızla var. Bilmelisin ki … Aile hep insanın yanında olmuyor. Akrabanız olmayan insanlardan ilgi,sevgi ve güven öğrenebiliyorsunuz. Aile her zaman biyolojik değil Bilmelisin ki … Ne kadar yakın olursa olsunlar en iyi arkadaşlar da ara sıra üzebilir. Onları affetmek gerekir. Bilmelisin ki … Bazen başkalarını affetmek yetmiyor. Bazen insanın kendisini affedebilmesi gerekiyor. Bilmelisin ki … Yüreğiniz ne kadar kan ağlarsa ağlasın dünya sizin için dönmesini durdurmuyor. Bilmelisin ki … Şartlar ve olaylar, kim olduğumuzu etkilemiş olabilir. Ama ne olduğumuzdan kendimiz sorumluyuz Bilmelisin ki … İki kişi münakaşa ediyorsa, bu birbirlerini sevmedikleri anlamına gelmez. Etmemeleri de sevdikleri anlamına gelmez. Bilmelisin ki … Her problem kendi içinde bir fırsat saklar. Ve problem, fırsatın yanında cüce kalır. Bilmelisin ki … sevgiyi çabuk kaybediyorsun, pişmanlığın uzun yıllar sürüyor.

Can Yücel

Anladım...

Bunca zaman bana anlatmaya çalıştığını,kendimi bulduğumda anladım. Herkesin mutlu olmak için başka bir yolu varmış, Kendi yolumu çizdiğimde anladım.. Bir tek yaşanarak öğrenilirmiş hayat, okuyarak,dinleyerek değil.. Bildiklerini bana neden anlatmadığını, anladım.. Yüreğinde aşk olmadan geçen her gün kayıpmış, Aşk peşinden neden yalınayak koştuğunu anladım.. Acı doruğa ulaştığında gözyaşı gelmezmiş gözlerden, Neden hiç ağlamadığını anladım.. Ağlayanı güldürebilmek,ağlayanla ağlamaktan daha değerliymiş, Gözyaşımı kahkahaya çevirdiğinde anladım.. Bir insanı herhangi biri kırabilir,ama bir tek en çok sevdiği, acıtabilirmiş, Çok acıttığında anladım.. Fakat,hak edermiş sevilen onun için dökülen her damla gözyaşını, Gözyaşlarıyla birlikte sevinçler terk ettiğinde anladım.. Yalan söylememek değil, gerçeği gizlememekmiş marifet, Yüreğini elime koyduğunda anladım.. ”Sana ihtiyacım var, gel ! ” diyebilmekmiş güçlü olmak, Sana ”git” dediğimde anladım.. Biri sana ”git” dediğinde, ”kalmak istiyorum” diyebilmekmiş sevmek, Git dediklerinde gittiğimde anladım.. Sana sevgim şımarık bir çocukmuş,her düştüğünde zırıl zırıl ağlayan, Büyüyüp bana sımsıkı sarıldığında anladım.. Özür dilemek değil, ”affet beni” diye haykırmak istemekmiş pişman olmak, Gerçekten pişman olduğumda anladım.. Ve gurur, kaybedenlerin,acizlerin maskesiymiş, Sevgi dolu yüreklerin gururu olmazmış, Yüreğimde sevgi bulduğumda anladım.. Ölürcesine isteyen,beklemez,sadece umut edermiş bir gün affedilmeyi, Beni af etmeni ölürcesine istediğimde anladım.. Sevgi emekmiş, Emek ise vazgeçmeyecek kadar, ama özgür bırakacak kadar sevmekmiş… Can Yücel

Tuesday, February 28, 2012

Sadness

When sad, be really sad, sink into sadness.What else can you do? Sadness is needed. It is very relaxing , a dark night that surrounds you. Fall asleep into it. Accept it, and you will see that the moment you accept sadness, it starts becoming beautiful.
Sadness is ugly because of our rejection of it; it is not ugly in itself. Once you accept it, you will see how beautiful it is, how relaxing, how calm and quit and silent. It has something to gibe that happiness can never give.
Sadness give depth. Happiness gives height. Sadness gives roots. Happiness gives branches. Happiness is like a tree going into the sky, and sadness is like the roots going down into the womb of the earth. Both are needed, and the higher a tree goes, the deeper it goes, simultaneously. The bigger the tree the bigger will be its roots. In facti it is always in proportion. That's its balance.
You cannot bring the balance. The balance that you bring is of no use. It will be forced. Balance comes spontaneously; it is already there. In fact, when you are happy, you become so excited that is tiring. Have you watched? The heart immediately moves then into the other direction, gives you a rest. You feel it as sadness. It is giving you a rest, because you were getting too excited. It is medicinal, therapeutic. It is just as in the day you work hard and in the night you fall deeply asleep. In the morning you are fresh again. After sadness you will be fresh again, ready to be excited.
Now it is the morning time afterall. It is time to be fresh, motivated, excited and happy again. Accept the sadness,inactivation and disinclination; than ask yourself and wait for a better fresh start int he morning after you fall deeply asleep.

Thanks to OSHO..

Y.D.